cpm_inboxCount

Yazar adı gereklidir!

Göster Şifre gereklidir!

Şifreni mi unuttun?

Yazar adı gereklidir!

E-posta gereklidir!

Göster Parola gereklidir!

10 + 10 =

Şifrenizi mi unuttunuz? Endişelenmeyin! Aşağıdan kayıt olduğunuz e-posta adresinizi girin ve şifrenizi sıfırlayın.

E-posta gereklidir!

Girişe Dön

Kapat
  • bitkilerin yaşam hakkı

    /
    2

    bitkilerin tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kuran, aile bağları olan, mutluluk, üzüntü, korku gibi duygusal tepkiler veren canlılar olduğu artık bilimsel* olarak da kanıtlandı. insanları ya da hayvanları köleleştirmek, evcilleştirmek, özgürlüğünü elinden almakla, bunları bitkilere yapmak arasındaki farkları tartışmaya başlayabiliriz.


    yaşam hakkı etiği ve türcülüğe karşı tutum bitkileri de kapsamalı mıdır?


    * istek üzerine gelen edit : konuyla ilgili bilimsel çalışmaları derleyen en güzel kaynak, peter tompkins 'e ait bitkilerin gizli yaşamı isimli kitap.


    kimi alıntılara şurdan ulaşınız : https:/www.ozban.com/bitkilerin-gizli-yasami


    kitabın ilhamıyla yazdığım kısa bir makaleyi de şöyle bırakıyorum. https:/www.vegvorous.com/makale-ve-yazilar/bitkilerin-de-cani-var-mi

    başlığı ilk gördüğümde "bitkilerin yaşam hakkı" şeklinde olduğundan, ağır bir trol değil de böyle seviyeli bir bunaltma çabası olarak düşündüm. Sonra içeriğini okudum, merak ettim acaba bu bilimsel kanıtlamaları


    entrysinde paylaşırsa şayet, merak eden bir çok kişinin konu ile ilgili detayları incelemek isteyeceğini düşünüyorum. Ondan sonra fikir editlenecektir.

    bitkilerin tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kuran, aile bağları olan, mutluluk, üzüntü, korku gibi duygusal tepkiler veren canlılar olduğuna dair bilimsel kanıt nerede? eğer başlık sahibi arkadaşımız bilimsel kaynağı da paylaşırsa başlık anlamlı bir hale gelebilir. bilimsel kanıt olmadan çok anlamsız duruyor başlık sahibi arkadaşımızın entrysi çünkü. bitkilerin beyni olmadığı için bilinç sahibi olmaları, aile bağları kurmaları, mutluluk, üzüntü, korku gibi duyguları ifade edebilmeleri çok mümkün gözükmüyor zira.

    Evet doğru bitkilerin birbirleri ile iletişim kurduğu, akrabalarını tanıdığı lakin bitkiler aktif hareket edebilen canlılar değiller coğalmak, tohumlarini salmak, yeni bir yerde cimlenmesi için otçul canlılari kullaniyor. Zaten meyve vermesinin amacı yenilmesi ve tohumunu hareket eden bir canli sayesinde baska yere tasinip orada neslini devam ettirmesi. Aslında bitkiler beyinsiz olarak adlandırılır fakat en uzun süre evrim geçirmiş canlilardir. Dunyanin yuzde 99 u bitkilere ait. Bence bitkiler bizleri kullanan super canlılar. Onlarsiz yasayamayiz asil biz onlarin kolesiyiz ☺️. Üstüne zooloji ve botonik bilimleri birbirinden ayrıdır ve ikisi biyolojiyi olusturur. İkisini ortak payda da buluşturup ahlaki yonden incelemek ciddi bilgi birikimi gerektirir.

    et yiyenlerle kıyasladığımızda daha az bitki ölümüne sebep olduğundan, vegan yaşamın bitkilerin yaşam hakkı için en iyi ve en makul yaşam şekli olduğunu düşünüyorum.



    keşke küçük bir kapsül olsa da öğünlerde onu alıp yaşamımızı idame ettirebilsek. tadında falan değilim artık hiçbir şeyin, obsesif oldum iyice. sofraya gelen ekmeği yerken bile çiftçi hakkını, buğday hakkını falan düşünüyorum. yediğim hiçbir şeyden zevk alamıyorum.


    t: bir sürü şeyin hakkı ile birlikte düşünmekten kendimi alamadığım bitki hakkı.

    part 1


    entry çok uzun olduğu için entryi 2 parçaya böleceğim. başlık sahibi arkadaşımız, "bitkilerin tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kuran, aile bağları olan, mutluluk, üzüntü, korku gibi duygusal tepkiler veren canlılar olduğu artık bilimsel* olarak da kanıtlandı." diye yazdığı için ben de yeni bir bilimsel araştırmanın ışığında bunları söylüyor zannetmiştim. fakat bilimsel kaynak olarak, 1973'de yani 47 sene önce yazılan bir kitabı kaynak olarak verince ve kitabın içeriğine göz atınca meseleyi hemen anladım. bu kitapta bitkilerin acı çektiği yönünde ifadeler var. öncelikle bilim dünyası tarafından, bitkilerin yendiklerinde yapraktan yaprağa hücresel düzeyde mekanik elektrik sinyalleri ilettiği zaten yıllardır bilinen bir gerçek. fakat bunu, bitkilerin de biz hayvanlar gibi acı çektiği yönünde yorumlamak tamamıyla bilimsel gerçeklerden uzaklıktan kaynaklanıyor. 47 sene önce yazılmış bir kitapta veya yapılan araştırmalarda bunun böyle yorumlanması normaldir. çünkü bilimin bildiği şeyler 47 senede o kadar değişti ki aklınız almaz. hatta bilimin bildiği şeylerin ne kadar değiştiğine hemen bir örnek vereyim: sigaranın zararlı olduğunu söyleyen ilk bilimsel araştırma 1975 senesinde yapılmıştır. yani "bitkilerin acı çektiği artık kanıtlandı" diye verilen bilimsel araştırmaların derlendiği kitabın yazılış tarihinden bile daha sonra. 1975 tarihinden önceki sigara ile ilgili abd'de yapılan bilimsel araştırmalarda sigaranın sağlığa faydalı olduğu söyleniyordu.

    part 2


    bugün bilimin söylediği şey bir canlının acıyı hissedebilmesi için bir beyne, o beyinle bağlantılı bir sinir sistemine ve o sinir sistemiyle bağlantılı acı reseptörlerine sahip olması gerektiğidir. bitkilerde bu üçü de olmadığı için hayvanlar gibi acı çekebilmeleri mümkün değil. hücresel düzeyde mekanik elektrik sinyalleri iletmenin acı çekme ile aynı şey olduğu hatasına düşmemeliyiz. "bitkilerin tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kuran, aile bağları olan, mutluluk, üzüntü, korku gibi duygusal tepkiler veren canlılar olduğu" iddiası ise tamamıyla absürt, mantıksız ve gerçek dışı bir iddia. çünkü bir canlının bunları yapabilmesi için bir beyne sahip olması gerekiyor.


    do plants feel pain? (britannica)


    kendisi de bir vegan ve iç hastalıkları uzmanı olan dr. oğuzcan kınıkoğlu'nun konuyla ilgili yazdığı yazı


    evrim ağacı'nın konuyla ilgili yazısı


    earthling ed'in konuyla ilgili yapmış olduğu video


    makaleler için teşekkürler. Gayet keyifliydi okuması, gerçi ilkinin Abstract kısmını okudum sadece. bilimsel anlamda son derece yetkin olan bu iki makale ile bitkilerin kökleri aracılığıyla akrabalarını tanıyabildiğini öğrendik. fakat bunun bir akraba seçilimine yol açıp açmadığı konusunda emin değil nature makalesi: "As Hans De Kroon remarked to one of us, for kin recognition to be interpreted as kin selection, one must demonstrate that recognizing kin results in increased progeny among the group of relatives — that is, in increased fitness. The plants in Dudley and File's experiment showed no such reproductive increase, but this may have been because they were grown in pots."


    ikinci olarak söyleyeceğim şey ise bu iki makale de "bitkilerin tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kuran, aile bağları olan, mutluluk, üzüntü, korku gibi duygusal tepkiler veren canlılar olduğu" iddiasına gerçek dışı dememi çürütmüyor ki. oradaki "tıpkı" kelimesi önemli. bitkilerin kökleri aracılığıyla akrabalarını tanıyabilmesi tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kuran, aile bağları olan canlılar olduğu anlamına gelmiyor. şu iletişim yöntemleri tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kurma yöntemleri değil çünkü: "Plants do not see, hear, smell or taste. But they communicate with each other in other ways, including chemical signalling among roots; unknown mechanisms for pollen–stigma recognition; chemical signals between parasitic plants and their hosts; volatile molecules emitted as warning signals by leaves damaged by attack; gases in smoke from burning plants; and neighbour-altered light-wavelength ratios."


    bu yüzden part 2'nin sonuna, bir canlının insanlar ve hayvanlar gibi iletişim kurabilmesi için bir beyne sahip olması gerekiyor diye yazdım.



    vegansozlukcom vegansozlukcom vegansozluk