twitter, bir sosyal medya platformu.
bir 6-7 ay kadar önce kullanmaya başladım. bugün gündemimi Elazığdaki deprem için yapılan HDP yardımlarının kabul edilmemesi, Yıldız Teknik Üniversitesinde görevli pedofili profesörün, Elazığ depreminin sebebini çocuk yaşta evliliği engelleyen yasaya bağlaması, ve bir kadının fotoğraflarının altına yazılan transfobik söylemler oluşturdu. kendimi hiç iyi hissetmiyorum.
bundan iki-üç gün önce ekşisözlükte "suriyeli öğrencilere 470 + 235 tl aylık yardım" diye bir başlık açıldı. insanlar altına sayfalar dolusu öfke saçan, nefret kusan entryler girdi. herkesin savaş mağduru küçücük çocukların cebine giren, günlüğü 8 lira bile etmeyen paraya göz diktiğine şahit oldum.
elazığ depreminde bir kadını kurtaran Mahmut adında Suriyeli bir vatandaş twittera düştü sonra. aklıma direkt fransada düşmek üzere olan bebeği kurtaran göçmene vatandaşlık bahşedilmesi geldi. göçmen olarak bir ülkede kabul görmek için takip etmek gereken kurallar var. denize girmemek mesela, eğlenmemek, çocuk doğurmamak ve Mahmut gibi süper kahraman olmak. bu meseleyle alakalı twitterda tabi ki şöyle yorumlar dönüyordu: "onun orada ne işi varmış? suriyeliler gelmeseydi onlara harcanan parayla devlet depreme karşı önlem alabilirdi."
her neyse, aslında saysam dahası var ama uzatmak istemiyorum. twitter bana pek iyi gelmeyen bir sosyal medya aracı oldu. bir yandan ülkede bir şeyler de yoluna konuldu ama öte yandan gerçekten daha fazla içinde bulunmak istemiyorum.
bir 6-7 ay kadar önce kullanmaya başladım. bugün gündemimi Elazığdaki deprem için yapılan HDP yardımlarının kabul edilmemesi, Yıldız Teknik Üniversitesinde görevli pedofili profesörün, Elazığ depreminin sebebini çocuk yaşta evliliği engelleyen yasaya bağlaması, ve bir kadının fotoğraflarının altına yazılan transfobik söylemler oluşturdu. kendimi hiç iyi hissetmiyorum.
bundan iki-üç gün önce ekşisözlükte "suriyeli öğrencilere 470 + 235 tl aylık yardım" diye bir başlık açıldı. insanlar altına sayfalar dolusu öfke saçan, nefret kusan entryler girdi. herkesin savaş mağduru küçücük çocukların cebine giren, günlüğü 8 lira bile etmeyen paraya göz diktiğine şahit oldum.
elazığ depreminde bir kadını kurtaran Mahmut adında Suriyeli bir vatandaş twittera düştü sonra. aklıma direkt fransada düşmek üzere olan bebeği kurtaran göçmene vatandaşlık bahşedilmesi geldi. göçmen olarak bir ülkede kabul görmek için takip etmek gereken kurallar var. denize girmemek mesela, eğlenmemek, çocuk doğurmamak ve Mahmut gibi süper kahraman olmak. bu meseleyle alakalı twitterda tabi ki şöyle yorumlar dönüyordu: "onun orada ne işi varmış? suriyeliler gelmeseydi onlara harcanan parayla devlet depreme karşı önlem alabilirdi."
her neyse, aslında saysam dahası var ama uzatmak istemiyorum. twitter bana pek iyi gelmeyen bir sosyal medya aracı oldu. bir yandan ülkede bir şeyler de yoluna konuldu ama öte yandan gerçekten daha fazla içinde bulunmak istemiyorum.