cpm_inboxCount

Yazar adı gereklidir!

Göster Şifre gereklidir!

Şifreni mi unuttun?

Yazar adı gereklidir!

E-posta gereklidir!

Göster Parola gereklidir!

18 + 15 =

Şifrenizi mi unuttunuz? Endişelenmeyin! Aşağıdan kayıt olduğunuz e-posta adresinizi girin ve şifrenizi sıfırlayın.

E-posta gereklidir!

Girişe Dön

Kapat
  • dilimizdeki türcü ifadeler

    /
    3

    Kazı bağırtmadan yolmak


    duydukça tüyleri ürperten ifade.


    İlk olarak 1613-1683 yılları arasında yaşamış, ve Fransa’da kral xıv louis zamanında maliye bakanlığı yapmış olan jean-baptiste colbert tarafından 'vergileme’ sanatı!! üzerine söylenmiş söz. colbert ifadeyi şöyle açıklamış: “vergileme sanatı kazı bağırtmadan, ondan mümkün olduğu kadar fazla tüy alabilmektir”. Bu gün yeni bir vergiye ya da mevcut vergi yüküne tepki gösterilirken, 'kazın üzerinde yolunacak tüy kalmadı' ifadesinin kullanılmasının arka planındaki sevimsiz söylem.

    türcü söylem, cinsiyetçi, ırkçı söylemlere benzer şekilde, insanın diğer türlere olan üstünlüğü sanrısını dilin kullamı ile de pekiştirir. İnsan ve hayvan arasına konan psikolojik mesafe dil yardımı ile de güçlendirilirken, insanın biricikliği, üstünlüğü düşüncesi dilde yeniden üretilir; ve bu durum tahakkümü, sömürüyü normalleştiren, meşrulaştıran karnizmi yeniden destekler.


    İnsan kendisini, insan olmayan hayvanlardan dil yolu ile de uzaklaştırır. İnsan, Kötü olarak tanımladığı, varlığından ya da ifadesinden hoşlanmadığı eylem ve durumları hiyerarşide kendisine göre altta gördüğü hayvanlarla ilişkilendirerek dile yansıtır. Ve düşüncede, toplumsal normda kurduğu bu algıyı dille ifadesinde destekleyerek hiyerarşiyi güçlendirir. Domuz gibi terlemek, hayvan gibi yemek, öküz gibi bakmak, eşek gibi razı gelmek, it gibi gezmek, beygir gibi işemek, köpek gibi gelmek (köpek gibi gelecek vb), hayvan gibi s….… vb.


    İnsan ve hayvan arasındaki ayrımı güçlendirmek için, aynı uzuv vücut parçası ya da aynı eylem, dilde farklı biçimlerde ifade edilir. İnsanlar ölür, hayvanlar telef olur; insanların cesetlerinden, hayvanların leşlerinden bahsedilir; insan toplulukları grup olarak ifade edilirken, hayvan toplulukları sürüdür; insanlar cinsel birliktelik yaşarken, çocuk sahibi olurken; hayvanlar çiftleşir ve ürer. Dil, türcülüğü destekler, normalleştirir, meşrulaştırır. Dildeki türcü söylemler, Cinsiyetçi ırkçı söylemlere benzer şekilde, alt sınıf olarak değerlendirdiğini değersiz, ikincil, aşağılık ve öteki gösterir.


    Not: Dildeki türcü söylemler ile ilgili olarak Dunayer’in çalışmaları kaynak oluşturabilir.

    Dunayer, J. (1995) Sexist Words, Speciesist Roots.

    Dunayer, J. (2001) Animal Equality: Language and Liberation.

    görsel
    Dilimizdeki Türcü Söylemlerden biri de, "Angut gibi bakmak”, “angut musun?" İfadeleri....


    İnsan olmayan Hayvanlar üzerine söylenen çok sayıda çirkin yakıştırma ve argo yaralayıcı ifade var ama, bu söz kalıbı bana biraz daha hazin ve daha dokunaklı geliyor.


    Angut (Tadorna ferruginea), Ördekgillerden, ördeğe benzeyen, tüyleri kiremit (kızıl) renginde, evcilleştirilebilen bir dalıcı yaban kuşu. Angut'un aslen bir kuş türü olduğunu bilmeyen çok sayıda insan olduğu gibi, “angut kuşu” kendi özelliklerinden çok argo “türcü” söylemler ile toplumsal bellekte yer alıyor. Kaba saba ahmak gibi anlamlarla da kullanılabiliyor. Bizdeki kötü ününün aksine, Tibet ile Moğolistan’da ve Slav mitolojisinde kutsal kabul edilen angut kuşunun yaptığı tek “angutluk!” ise sonsuz sadakat.


    Çünkü Angut kuşları eşleri öldüğü zaman gözlerini bir an bile eşinin ölüsünden ayırmadan baş ucunda bekliyor. Yanına yırtıcı bir hayvan ya da insan gelse bile yerinden kıpırdamıyor, gözleri sürekli eşinin ölüsüne bakıyor. Kimi kez yemek yemeden, su içmeden kendisi ölene dek ölen eşinin başında ona bakarak ölüyor. İşte “angut gibi bakma” türcü söylemini bu sonsuz sadakat bakışı üretiyor:(


    Sadakat konusunda erkek ya da dişi olma fark etmiyor. Eşleri ile birlikte göç ettikleri tek eşli yaşamlarında, eğer göç sırasında eşlerden birine bir şey olursa ya da kaybolursa diğer eş de genellikle, üzüntüden yolculuğu bitiremeden ölüyor. Ya da bir avcı ateş edip bir Angut kuşunu vurduğunda, oradan uzaklaşmak yerine eşinin üzerinde uçmaya devam ediyor, avcı ateş etse dahi kaçmıyor. Erkek, dişi, tüm angut kuşları ölen eşlerinin ardından yas tutuyor. Bu yas durumu ömrünün sonuna kadar da devam ediyor, başka eş kabul etmiyor, çiftleşmiyor.


    Tek angutluğu! değer verdiğine sadakat ve adanmışlık olan bu güzel kuş türüne insanoğlunun çirkin türcü yakıştırmaları işte bu nedenle bana, daha bir hazin, daha bir dokunaklı geliyor.

    Örn.

    bir taşla iki kuş vurmak

    Koynunda yılan beslemek

    Karga bokunu yemeden uyanmak

    Besle kargayı oysun gözünü

    kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz


    şunlar da geldi aklıma ama türcü değiller;

    Kumrular gibi koklaşmak

    Kuşlar gibi özgür hissetmek

    Karında kelebekler uçması


    Günlük hayatta o kadar çok cinsiyetçi ve türcü söz kalıpları var ki, hepsini yakıp yıkmak istiyorum. Hiçbir canlının varlığı ya da varoluşsal bir özelliği aşağılanmayı hak etmez. Cinsiyetçi küfürler bana kendimi ne kadar kötü hissettiriyorsa türcü ifadeler de aynı şekilde hissettiriyor.

    bazı deyimler güncel iletişime dahil olamadıkları için yok olmalılar, pörtlememeliler fakat topyekün türcü dilden kurtulmalıyız düşüncesine katılmıyorum. hayatın bu girift yapısına uymuyor. dil zaten iletişim aygıtı olarak yeterince zayıfken yeni anlamlı kelimeler bütünleri üretmenin yani alternatif "deyimler"in kullanımının daha mantıklı olacağını düşünüyorum.

    bu mesele üzerine "böyle bir sorun olduğunu düşünüyorum. peki çözüm önerim nedir?" diye sıradaki adımı düşünerek, alternatif söylemler üretip, bunları yaygınlaştırmaya bir katkısı olması veya daha iyilerinin yapılmasına ilham vermesi amacıyla türcü ifadelerden arındırılmış deyimler, söylemlerle ilgili kilden kolye tasarımı serisi yaptım: instagram.comYapmaya devam da edeceğim. fikir katkılarınıza açığım.

    vegansozlukcom vegansozlukcom vegansozluk