dilimizdeki türcü söylemlerden biri de, "angut gibi bakmak”, ifadesi....
insan olmayan hayvanlar üzerine söylenen çok sayıda çirkin yakıştırma ve argo yaralayıcı ifade var ama, bu söz kalıbı bana biraz daha hazin ve daha dokunaklı geliyor.
angut (tadorna ferruginea), ördekgillerden, ördeğe benzeyen, tüyleri kiremit (kızıl) renginde, evcilleştirilebilen bir dalıcı yaban kuşu. angut'un aslen bir kuş türü olduğunu bilmeyen çok sayıda insan olduğu gibi, “angut kuşu” kendi özelliklerinden çok argo “türcü” söylemler ile toplumsal bellekte yer alıyor. kaba saba ahmak gibi anlamlarla da kullanılabiliyor. bizdeki kötü ününün aksine, tibet ile moğolistan’da ve slav mitolojisinde kutsal kabul edilen angut kuşunun yaptığı tek “angutluk!” ise sonsuz sadakat.
çünkü angut kuşları eşleri öldüğü zaman gözlerini bir an bile eşinin ölüsünden ayırmadan baş ucunda bekliyor. yanına yırtıcı bir hayvan ya da insan gelse bile yerinden kıpırdamıyor, gözleri sürekli eşinin ölüsüne bakıyor. kimi kez yemek yemeden, su içmeden kendisi ölene dek ölen eşinin başında ona bakarak ölüyor. işte “angut gibi bakma” türcü söylemini bu sonsuz sadakat bakışı üretiyor:(
sadakat konusunda erkek ya da dişi olma fark etmiyor. eşleri ile birlikte göç ettikleri tek eşli yaşamlarında, eğer göç sırasında eşlerden birine bir şey olursa ya da kaybolursa diğer eş de genellikle, üzüntüden yolculuğu bitiremeden ölüyor. ya da bir avcı ateş edip bir angut kuşunu vurduğunda, oradan uzaklaşmak yerine eşinin üzerinde uçmaya devam ediyor, avcı ateş etse dahi kaçmıyor. erkek, dişi, tüm angut kuşları ölen eşlerinin ardından yas tutuyor. bu yas durumu ömrünün sonuna kadar da devam ediyor, başka eş kabul etmiyor, çiftleşmiyor.
tek angutluğu! değer verdiğine sadakat ve adanmışlık olan bu güzel kuş türüne insanoğlunun çirkin türcü yakıştırmaları işte bu nedenle bana, daha bir hazin, daha bir dokunaklı geliyor.